Bu gece kendime bir iyilik yaptım ve gece seansına "Mucize" filmine gittim.

![]() |
http://www.mucizefilm.com/hikaye.html resmi istesi yetersiz mesela tüm oyuncu kadrosu bile yok |
Bundan birkaç sene evvel de kendimi ödüllendirip yine gece seansına gitmiş, Cem Yılmaz seyretmiştim. Tabi buna imkan tanıyan kocama teşekkürler.
Yabancıların "Me time" dedikleri kendilerine özel ayrılmış zaman çok önemli aslında. Sadece kendinize ayırdığınız 5 dk bile önemli. Hatta motivasyon grubumda yazın bunu etkinlik gibi yapmıştık. Telefonları 5 dk kurup sadece kendimizi dinlendirmeye ayırdığımız 5 dklar. Herkes ayaklarını havaya kaldırıp uzanıp ister hayal kurdu, ister kahve içti, ister tv izledi. Ama o 5 dk bizimdi. Dünyanın her yerinden ayak resimleri yağdı. Ayakların şekli önemsizdi (çoraplı, çıplak, ojeli, ojesiz, taraklı, etli, ince, manikürlü, bakımlı veya değil, tüylü tüysüz) sadece dinleniyor olmaları önemliydi o bir çift ayağın.
İşte bu gece ben de kendime bu zamanı hediye ettim ve iyi de etmişim.
Bundan yıllar önce 2007'de işyerinden çok sevdiğim iki arkadaşım Gökhan ve Emel Şengel ile sinemaya gitmeye karar verdik ve filmi onlar seçti. "Beyaz Melek". Sinemaya vardığımızda gördüm hangi filme gideceğimizi ve içimden biraz burun kıvırdım. Çünkü Mahsun Kırmızıgül'ü sevmezdim. Ne şarkısını, ne de kendisini... Bana hep soğuk ve kibirli gelmiştir. Zaten o tarz müzik dinlemiyorum. Ama filmden bir çıktık ki sorma... Hüngür şakır ağlamaktan bir hal olduk. Arkadaşlarıma bin kez teşekkür ettim. Önyargılarımdan utandım, yeni bir Mahsun tanıdım. Yönetmen Mahsun bambaşka biriymiş meğer.
Sonra seneler sonra diğer filmini seyrettim. "Güneşi Gördüm". Yine muhteşem bir filmdi. Emin oldum ki yönetmen Mahsun muhteşem bir adam.
2009'da bir film daha varmış meğer bu yazıyı yazarken gördüm onu da izlemeli: Gecenin Kanatları
2010'daki filmi "New York'ta Beş Minare"yi bir türlü izleyemedim ne hikmetse. Artık izlerim.
Mucize bence gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri. Hem Mahsun Kırmızıgül filmleri arasında hem de izlediğim onca yerli yabancı film arasında. Mesela "Yeşil Yol" filminden sonra nasıl derinden sarsılıyorsanız, aynı sarsıntı ve kalbinizdeki sıcak hissi duyuyorsunuz.
![]() |
Film öncesi sonrası |
Film pek çok mesaj içeriyor; ama kimsenin kafasına kakmadan. Oyuncuların her biri usta. Yüzde 90'ı bildiğimiz ve takdir ettiğimiz simalar . Ama bu filmde daha da devleşmişler. Birini yazsam, diğerine haksızlık olacak adeta. Kısacık bir bölümde rolü olanlar bile dev bir oyunculuk sergiliyorlardı.
Talat Bulut zaten teyzemin hayran olduklarındandır, kulakları çınlasın. Bu filmde Egeli bir öğretmeni o kadar güzel oynamış ki Egeli olmaktan bir kez daha gurur duydum, o güzel Ege şivesi içimi ısıttı yeniden.
Meral Çetinkaya çocukluğumun simalarından, Bizimkilerle dizisi ile tanıdım ilk defa, yıllar içinde gittikçe hayranlığım arttı ona. Rahmetli kayınpederi de Üsküdar Amerikan yıllarımdan sevdiğim bir sima idi.
BKM oyuncularından Büşra Pekin, Metin Yıldız, Güldür Güldür ve reklamlardan tanıdığımız Erdem Yener zaten oyunculuğunu beğendiklerimdendi.
Ali Sürmeli, Cezmi Baskın zaten usta oyuncularımızdan, her zaman keyifle izlerim.
Eylem Yıldız, Asmalı konaktan bu yana kendini daha da geliştirmiş, harikaydı.
Erol Demiröz muhteşemdi. Gidip sarılasım geldi. Filmin sonuna doğru bir göz detayı eklemiş ki Erol Demiröz'e Mahsun, helal dedim.
Mahsun da gayet başarılı bir oyuncu ve o soğuk Mahsun gidiyor, bambaşka biri geliyor yerine.
Ama bir başrol var ki beni benden aldı. Mert Turak. Muhteşemmmmmmmmmmmmmmmmmmmm.
Bence bu sene en iyi erkek oyuncu ödülünü o almazsa kimse almasın. Hatta bence dünya çapında bir oyuncu. Bu sene bu film, dünyada ne kadar film ödülü varsa hepsine Yabancı Film dalında katılmalı ve ödülleri toplamalı. O kadar muhteşem bir film ve Mert'in oyunculuğu da filme ekstra bir güç katıyor.
Mert Turak'ı reklamlardan tanıyoruz aslında.
Hatta işin komiği konservatuar sınavlarına 11 kez girmiş ve alınmamış. Kendim de konservatuar opera mezunu olduğum için o sınavlarda ne ego çatışmaları dönüyor, kimlere yazık oluyor biliyorum. Mesela şu an Metropolitan ve Scala dahil dünyanın ünlü operalarında başroller oynayan arkadaşımın da ilk seferde alınmadığını biliyorum.
Mert'in sesi de ayrı güzelmiş, Hıncal Uluç seneler önce müzikal oyunculuğunu öve öve bitirememiş.
Sadri Alışık ödülünün de sahibi.
İzmir'de yaşamış ve Yugoslav göçmeni bir annenin oğlu. Bu da iki ortak noktamız çıktı:)
2009'daki bir röportajında demiş ki "Kanımı canımı bu işe veriyorum. Sağ diz kapağımda menüsküs başlangıcı var, sol ayak bileğimde doku zedelenmesi, sol elimde zedelenme var. Bunların hepsi oyunlarda oldu. " bunlara rağmen bu oyunu çıkarmış ya bir kez daha helal olsun.
Yine aynı röportajda demiş ki: "Ampul değiştiremem, yumurta kıramam ama söz konusu tiyatro olduğunda kendimi adarım. " Cidden bu Aziz rolü adanmış bir oyunculuk gerektiriyor.
"Afife Jale Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu dalında aday" olmuş hem de başrollerle değil uşak rolü ile. Bu da hocalarımızın bize hep söylediği şeyin "KÜÇÜK ROL YOKTUR; KÜÇÜK OYUNCU VARDIR" lafının bir ispatı.
Bu film bana başka neleri düşündürdü:
- Günümüzdeki imkanlarla dolu hayata rağmen, insanların ne kadar boşvermişçi hale geldiğini. Azıcık eşya ve türlü imkansızlıklarla kadın, erkek herkesin eski devirde daha bakımlı, özenli ve kibar olduğunu mesela... (zaten 1950-60lar hayranıyım) Dere tepe yol gitse bile jilet gibi görünmek için verilen emeği, karşı tarafa duyulan saygıdan ötürü kendine özen göstermenin önemini...
- Az ve öz eşyanın, imkanların elindekinin değerini arttırdığını...
- Gerek eşkiya ile ilgili gerekse güzellik, dış görünüş, zeka ile ilgili önyargıların ne kadar yersiz olduğunu. Tıpkı benim Mahsun Kırmızıgül'e önyargı ile yaklaşmam gibi...
- Hemşerilerim Egelilerin ne kadar sevecen, yardımsever ve idealist olduğunu... Atatürkçü bir bölge idealist olmasın da kim olsun...
- Doğu insanının kucak açan sevgi dolu kocaman bir yüreği olmasının önemini... Bunu kendi hayatımda çok yaşadım...
- Devletin doğuya imkan sunamamasının yarattığı acıları...
- Dürüstlüğün önemini, kaçmanın daha büyük acılar getirdiğini...
- Dış görünümle ile ilgili: Sen Güzelsin yazılarımdaki "Kusur yoktur, Fark vardır" sözünün ve Dove videosundaki kişinin kendine bile önyargısının ne kadar büyük olduğunun burada da vurgulandığını...
- Şükür yazımdaki Nick gibi mucize denecek insanların, başkalarının hayatına da ışık olduğunu...

- Hayatta imkansız diye bir şeyin olmadığını: kendi ailemde de imkansız bir hamilelik sonucu (bildiğim kadarı ile tekrarlanan düşükler nedeni ile ikinci çocuktan vazgeçip tüpleri bağlatmak yerine kestirip, aradan parça çıkartıp iki ucunu da yakarak kotarize edilmesine rağmen) fıstık gibi bir gençkızımız olduğunu ve o günden sonra mucizelere daha çok inandığımı...
- Filmde geçen kalpgözünün hepimizde açık olmasını dilediğimi ve kendiminkini genelde açık tutmaya gayret ettiğimi...
Ve bir başka dileğim de şu:
Yakın zamanda geçirdiği beyin anevrizması sonucu (Ebru Gündeş, Kenan Işık gibi) konuşamaz, net göremez, sol tarafını hareket ettiremez durumdaki, güzelim sesini duymak için, onunla şarkı söyleyebilmek için can attığım canım arkadaşımın da bize bir mucize yaşatmasını, hayırla iyileşip bize o güzel sesi ile kahkaha atmasını diliyorum. Allahım hayırlı şifalar nasip et ve bu mucizeye tanık olmamıza imkan tanı lütfen.
Bu filmi görmezseniz çok şey kaybedersiniz kanımca.
Ama çıkışta "çok sıkıldım vs" diyen, herkes ağlarken alaycı ifadelerle gülenleri de görünce bazılarının o kalp gözünün hala kapalı olduğunu görüp üzüldüm. Allah onlara da bu güzellikleri görmeyi nasip etsin.
Sevgiyle kalın...
Not: Cinemapink Perla Vista salondan da çok memnun kaldım. Deri çift kişilik yumuşacık koltukları çok rahattı. Hele ortopedik sorunlar olunca rahat koltuk çok önemli
Not: Cinemapink Perla Vista salondan da çok memnun kaldım. Deri çift kişilik yumuşacık koltukları çok rahattı. Hele ortopedik sorunlar olunca rahat koltuk çok önemli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder